2 Mart 2010 Salı

Chelsea Taraftarının Ahlaki Yapısı



Yukarıdaki videoyu izleyen birisi, fanatizmin insana, nasıl akla ve mantığa sığmayacak hareketleri yaptırdığına bir kez daha tanıklık ediyor. Biz de bu tanıklar arasına girdik geçtiğimiz cumartesi günü. Hayretler içinde kalarak, aklımızdaki bin bir soruyla birlikte.

Biz Premier League'yi nasıl sevdik, niye sevdik, niye ondan en güzel lig diye bahsettik? Başka hiçbir yerde karşımıza çıkmayan güzel görüntülere ev sahipliği yaptığı için, ezeli rakipleri şampiyonluğu garantilemiş takımın futbolcuları, ezeli rakiplerinin oyuncularını sahaya çıkarken alkışlayarak karşıladıkları için (bizim buralarda genelde dövüyorlar çünkü), rakip takımın oyuncusu sakatlık geçirip sedyeyle saha dışına alınırken, taraftarlar o rakip oyuncuyu ayakta alkışlayarak uğurladıkları için. Daha da çoğaltabiliriz bu örnekleri.

Peki bu öve öve bitiremediğimiz oyuncu ve taraftar yapısı, geçen cumartesi günü nasıl bir kimliğe büründü?

Bir tarafta sevgilisi ve en yakın arkadaşı tarafından ihanete uğramış bir adam; Wayne Bridge. Diğer tarafta da en yakın arkadaşının sevgilisini ayartmış ve aylarca birlikte olmuş bir adam; John Terry.


Merakla beklenen gün gelip çatmıştı. Eski takım arkadaşı olan ve de çok yakın oldukları bilinen John Terry ve Wayne Bridge, malum olayın patlak vermesinden sonra ilk kez, hem de farklı takımlarda karşı karşıya geliyorlardı. İşte takımların el sıkışma zamanı geldiğinde, herkesin merakla beklediği soru cevabını buluyor, Wayne Bridge, Terry'nin elini havada bırakarak yoluna devam ediyordu.

Buraya kadar her şey normal bana kalırsa, verilebilecek en makul tepkilerden birini vermişti Bridge. Ama bir-iki saniye sonra tribünlerden bir yuhalama sesi, bir protesto gürültüsü geliyor bizlere; Wayne Bridge'ye karşı bu protesto. Chelsea taraftarının hoşuna gitmemişti takım kaptanları Terry'nin elinin havada kalması. Peki ya ne yapmalıydı allah aşkına. İsterseniz bir de yanaklarından öpüp, "helal olsun valla iyi götürmüşsün bizim karıyı benden gizli" diye kulağına mı fısıldamalıydı Terry'nin. İşte o bahsettiğmiz fanatizm burada devreye girmişti artık. O anda tribündekiler insanlıklarını bir kenara bırakmışlardı belli ki, artık bir takım taraftarlığından bile öte bir duyguydu içinde bulundukları durum, başka bir yaratık olmuşlardı sanki. Fanatiklik tam da bu bahsettiğimiz yerdeydi işte.


Halbuki bilmiyolar mı onlar, Terry'nin yaptığı iğrençlik, çoğu yerde bir adam öldürme sebebi; yüzlerce örneği var bunun. Kan çıkar dedikleri cinsten. Ortada ağır tahrik var, adam ne yapsın, bir taraftan en yakın arkadaşı, bir taraftan sevgilisi, çocuğunun annesi (gerçi bu bile şüpheli artık). Darbe iki taraftan aynı anda gelmiş, büyük bir yıkım! Belki de yıllarca kendisine gelemeyecek, yıllarca kimselere güvenemeyecek. Bir futbolcunun kariyerinde belki de en fazla yapmak isteyeceği şey olan Dünya Kupası'na katılma fırsatını bile, Terry ile aynı takımda olmamak için elinin tersiyle itiyor; bir daha bu fırsatın eline geçmeyeceğini bile bile, bu kupanın katılabileceği son turnuva olduğunu bile bile. Ama onu bu hale sokanlara verdiği tek cevap, kendisine uzatılan eli sıkmamak, hepsi bu kadar. Ve bunu bile protesto eden Chelsea taraftarı? O tribündeki fanatikler, aynı şey başlarına gelseydi ne yaparlardı acaba? Kafamızdaki bin bir sorudan en fiyakalısı bu soru olsa gerek, aynı zamanda cevabı en belli olanı da...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder