12 Haziran 2011 Pazar

Seçim Yazıları #3: Köprüden Önceki Son Çıkış


İnsan ömrü ortalama olarak seksen yıl olarak alınırsa, elli yıllık bir zaman dilimi, insan ömrü için epeyce uzun sayılabilir. İnsan, doğar, büyür, olgunlaşır, hatta yaşlanmaya bile başlar elli yılda. Çoğu insan ömrü için, hayatın yarısından fazlasını ifade eder aslında elli yıllık zaman dilimi.

Devletlerin ömürleri ise öyle değildir. Bir devletin kurulması, yaşatılması, rejiminin oturması vb. süreçler, çok çok uzun yıllar içerisinde olur ve devam eder. Mesela bir insanın hayatının üçte ikisi diyebileceğimiz bir süreç, herhangi bir devlet açısından bakıldığında kısacık bir zaman dilimini, belki de o devletin sadece kuruluş sürecini temsil eder.

İşte biz yarın, belki de bir devletin tarihinde, bir kırılma noktasına eşlik edeceğiz. Yani, uzun soluklu bir sürecin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Yıllardır ince ince temelleri hazırlanmış, darbelerle, muhtıralarla, birtakım operasyonlarla yolu yapılmış bir milatla karşı karşıyayız. Yarın, işte böylesine önemli bir gün.

Bu ülkenin kaderi, ayın 12'sinde çizilmiş sanırım. 12 Eylül 1980 darbesi, 12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 2010 anayasa referandumu ve şimdi de 12 Haziran 2011 genel seçimleri. Bu dört kader belirleyici olayın da ayın on ikisine gelmesi ilginç olmuş. Hepsinin de kötü bir sonucu var, ne bahtsız bir tarihmiş bu böyle.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, şu anda bütün organlarıyla, bir cemaatin kontrolüne geçmiş bulunmakta. Koltukları bir bir ele geçiren cemaat ve onun sadece bir organı olan AKP, geçen dokuz yıl sonunda, Yargıtay, Danıştay, HSYK, Anayasa Mahkemesi gibi yargı organlarını, polis teşkilatını, istihbarat birimlerini, hemen hemen tüm illerdeki valilikleri, Milli Eğitim'i, hastaneleri, STK'ları ve daha da aklınıza gelebilecek neresi varsa, öyle veya böyle ele geçirmiş durumda. Ülke içerisinde istedikleri gibi at koşturuyorlar ve kendilerine dur diyecek hiçbir yapı artık yok. Hapislerde sürünen gazeteciler veya ne ile yargılandıkları halen belli olmayan, çeşitli meslek grubundan yüzlerce insan, bir yandan üzerlerine atılan boku temizlemeye çalışa dursunlar, bir yandan da mahkemede oynanan oyunları gördükçe, yapılan hakim ve savcı atamalarını öğrendikçe, bütün umutları kararmakta. Bu insanları ne oralardan kurtaracak bir güç var, ne de adil şekilde yargılanmalarını sağlayacak bir irade. Önlerinde uzun ve belirsiz bir süreç var. Bu mahkemeler bitecek gibi değil ama, bu insanlar yıllarını hapiste eskitiyorlar, çocukları dışarıda onlarsız büyüyor, aileleri ve yakınları ise perişanlar.

Daha basılmamış bir kitabın yazarını bile hapise atıp tutuklu yargılatan bir irade var karşımızda. 12 Eylül darbesini yaşayanlar, o günlerle bugünleri kıyasladıklarında, çoğu zaman bir fark bulamıyorlar. Hatta, 12 Eylül rejiminin daha insaflı olduğunu söyleyebilecek noktaya dahi geliyorlar. Nasıl bir sivil irade ama! Üstelik bu adamlar, periyodik olarak, yaptıkları karşısında halk nazarında aklanıyorlar. Evet, öyle bir parti düşünün ki, girdiği her seçimde açık ara birinci olsun, her seçimde rakiplerini ezip geçsin ve daha da güçlü bir şekilde iktidara gelsin.

İşte şimdi, zurnanın zırt dediği yere gelmiş bulunmaktayız. Bana göre, bu dakikadan sonra, özellikle yargı organları da ele geçirilmişken, bu adamların bir kez daha iktidar olması halinde, önlerinde kimse duramaz. Belki de cumhuriyet tarihindeki 78 yıllık süreç içerisinde, hiç kimsede, ama hiç kimsede olmamış bir yetki genişliğine ulaşmak üzere bu zihniyet. Karşıt düşünceyi hor gören, öldüren, hapislere atan, namusuyla aklı sıra dalga geçen, biber gazıyla boğan, evinden atan, ekmeğinden eden, suyunu satan, sağlığını rant kapısına çeviren, yandaşlarını paraya boğarken muhaliflerini korkuyla sindiren, medyanın çoğunluğunu ele geçirmiş ve tamamı için saldırılara devam eden bu zihniyet, bir kez daha yaptıklarının mükafatını almak üzere. Eğer bu seçimden de tek başlarına iktidar olarak çıkarlarsa, bu ülke, kesin olarak yaşanılabilir bir ülke olmaktan çıkar. 80 yıllık bir cumhuriyet, bütün organlarıyla, cumhuriyet kuruluşlarıyla, bir Amerikan imamına, onun holigan müritlerine ve onların emrindeki kukla bir partiye boyun eğmek üzere. Tablo bu kadar vahim.

Ulusalcıları Ergenekon'da, sosyalistleri Devrimci Karargah'ta, kürtleri KCK'da, askerleri ise Balyoz'da sindirmiş olan bu iktidarın önünde, artık hiç kimse yok. Bütün her yer kendileri için bundan böyle güllük gülistanlık. Ne Haydarpaşa'yı koruyacak bir kurum, ne de Tekel işçilerini kurtaracak bir organ var. Zapt edilmedik yer, nüfuz edilmedik birim kalmadı. Kısacası, Türkiye artık yaşanılabilir bir yer olmaktan çıkıyor ve bu, nasıl oluyor bilmiyorum ama, hep hukuk çerçevesinde, kuralına uydurularak yapılıyor. Bugün bu gidişata ya dur denilecek, ya da bir daha asla önüne geçilemeyecek. Bugün, işte bu nedenlerle tarihi bir gün, bir kırılma noktası.

Uzun lafın kısası, 12 Haziran 2011, ya bir saltanatın kesin olarak zafer günü olacak, ya da bu saltanatın yıkıldığı tarih olarak yerini alacak. Bu seçim olmazsa bir dahakine olur gibi bir mantık, maalesef bu seçim için geçerli değil. Çünkü artık yolun sonuna geldik ve bu iktidar, artık geri dönüşü olmayan işler yapmaya başladı. Kuruyan derelerin, ölen insanların, işinden atılan işçilerin ve hapislerde çürüyen insanların, bir sonraki seçimi bekleyecek fırsatları yok artık. Bunlardan da ötesi, bizzat rejim ele geçirilmek üzere. Başkanlık sisteminin tartışıldığı günlere geldik. Bu dakikadan sonra gelsin padişahlık, gitsin fikir özgürlüğü, gelsin cemaat, gitsin Cumhuriyet, gelsin Galataport, gitsin Haydarpaşa. Bu seçim, bunların da oylaması bir anlamda. Bir Haydarpaşa yıkıldığı zaman, bunun daha geri dönüşü olmaz. Bir İstanbul ortasından kanallarla delik deşik edildiği zaman, bunun daha geri dönüşü olmaz. Bir rejimin bütün yargı organları işlevsiz bırakıldığı zaman, bunun daha geri dönüşü olmaz.

Türkiye artık, ya bu köprüye tam anlamıyla girecek ve kendi sonunu hazırlayacak, ya da bu yoldan çıkabilmek için önüne gelen son çıkış noktasını değerlendirecek. Bunun başka türlü oluru yok, sonrası kesinlikle çok geç olacaktır.

"Eğer yanlış trene bindiyseniz, koridorda ters yöne koşmanın bir faydası olmaz."

5 yorum: