8 Mart 2010 Pazartesi

Ben Sana Bakan Olamazsın Demedim, Adam Olamazsın Dedim


Hemen hemen herkesin bildiği küçük bir hikaye vardır, bizlere küçükken ders olsun diye büyüklerimiz tarafından anlatılırdı. Kısaca hatırlatmak gerekirse:

Bir adam sürekli olarak çocuğuna "sen adam olamazsın" dermiş. Çocuk nasıl olduysa bir yere vali olmuş. Sonra da tahtına kurulmuş. Adamlarına, "filanca köyde, falanca isimli bir adam var. Onu bana getirin" demiş, adamı getirtmiş. Adam babasıymış. Babasına, "bak gördün mü baba? Bana adam olamazsın demiştin ama ben vali oldum buraya" demiş. Babası da (kendisini ayağına kadar getirttirmesi sebebiyle), "oğlum, ben sana vali olamazsın demedim ki, ben sana adam olamazsın dedim. Hala adam olamadığın da beni ayağına kadar yaka paça getirtmenden belli" diyerek noktayı koymuş.

İşte geçtiğimiz günlerde akıllara bu hikayeyi getiren bir olay oldu:

Münir Özkul'u bilirsiniz, bu bloğun onursal başkanı da sayılır bir bakıma. Canlandırdığı karakterler bizlere sımsıcak duygular tattırır. Aile reisi emekçi Yaşar Usta, idealist bir öğretmen Mahmut Hoca ve daha da niceleri. Her ne kadar bu karakterlerin sanal bireyler olduğunun farkında olsak da, Münir Özkul'un bu rolleri kendisinden bir şeyler katarak oynadığı da gün gibi aşikardır. Bu sanallığı gerçeğe evirten yerdedir Münir Özkul bizim için.

Büyük oyuncunun filmlerinde, çocuğu, öğrencisi rollerinde oynayan isimlerden bile ölenler oldu, ama Münir Özkul ne mutlu bize ki hala yaşıyor. Onu göremesek de, duyamasak da, onun yaşıyor olduğunu bilmek bile bazen insana huzur veriyor. Fakat Yaşar Usta son yıllarda ağır bir hastalık geçirmekte. Adı demans, Türkçesi ileri derecede unutkanlık. Öyle bir unutkanlık ki, sanatçı bazı ölen dostlarının bile halen yaşadığını zannediyor. Bu nedenle artık evinden çıkmıyor, sevenlerim beni eski filmlerimdeki gibi hatırlasın istiyordu. Münir Özkul'un kızı Güner Özkul, babasının bu isteğini yerine getirebilmek amacıyla, onu görüntülemek için gelen bütün teklifleri reddediyorudu.

Peki bu kadar ince bir şekilde düşünülerek yıllardır sürdürülen gizlilik, nasıl delindi?

Geçenlerde rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan Münir Özkul'u hastanede sürpriz bir isim ziyaret etti: Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay. Peşinde basın mensupları, foto muhabirleriyle. Gösteriş yapmanın sınırı yok, hasta ziyaretinde bile arsızlığını gösterdi Bakan Bey. Garibim Yaşar Usta bir, "ne oluyor" bile diyemedi, patlayan flaşlar, etrafında dönen insan kalabalığı. Çaresizlik içinde anlamsızca bakındı tüm bu olanlara.

Ne gerek vardı böyle şaşaalı bir ziyarete? Düşünülmüş, iyi de edilmiş. Bu ülkenin en önemli sanatçılarından birini hasta yatağında ziyaret etmek bir bakanın aklına gelmiş. Bu konuda bile bir çuval inciri berbat etmenin ne alemi var? Ne diyelim şimdi? "Vay anasını, helal olsun ne vefalı bir Kültür Bakanı" mı dememiz mi isteniyor? Bunu düşündürtebilmek için mi bu kadar kamera eşliğinde yapıldı bu ziyaret, herkese duyurulmak mı istendi? Yapılan iş kameralarla ve flaşlarla taçlandırıldı. Hani Münir Özkul’un o ünlü tiradında olduğu gibi, “ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan Yaşar Usta”, Bakan'a, “hayır, istemiyorum” bile diyemedi.

Halbuki zor muydu; usta sanatçıya sessiz sedasız bir ziyaret gerçekleştirmek?

Not: İlgili görüntüleri merak edenler, görüntülere buradan ulaşabilirler. Ne de olsa biz Münir Özkul'u hep filmlerinde olduğu gibi hatırlayacağız, böyle görgüsüzlükler bizim hafızamızı etkilemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder