15 Ağustos 2010 Pazar

Neredesin Süreyya

Bizim kızlar Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda altın madalyaları toplayıp, genelde de takım olarak 5. olunca, bir anda atletizmdeki ilk göz ağrım geldi aklıma. Daha doğrusu hemen hemen bu ülkedeki herkesin ilk göz ağrısı da denilebilir. Hani bir zamanlar rakiplerine fark atan bi' kadın vardı, Türkiye'ye hiç tatmadığı başarıları yaşatan, bizi gözyaşlarına boğan. İsmi Süreyya Ayhan.



Atletizmde kadınlarda Türkiye yeniden madalya kazanınca, bir anda aklıma geldi o günler ve merak ettim Süreyya Ayhan'ı. Şu sıralar ne yapar ne eder, ne yer ne içer, ne söyler ne konuşur? Ben en son onu, spor mahkemesine cezasının kaldırılması için başvururken bırakmıştım. Sonrasını da az biraz araştırayım dedim. Gerçi araştırmaz olaydım dedim sonra ya, yapmış olduk artık bir kere.

Önce hocasıyla evlenmesi problem olmuştu Süreyya'nın. Çünkü hocası Yücel Kop evliydi ve de Süreyya ile evlenebilmek için boşanmıştı. Herkesin özel hayatıdır dedik saygı duyduk. Daha sonra Türkiye Atletizm Federasyonu ile problem yaşamaya başladılar. Hoca-koca Yücel Kop'a federasyon pek sıcak bakmıyordu. Ama Yücel Kop Süreyya'yı parsellemişti neredeyse artık. Kendi malı gibi kullanmaya, federasyon filan dinlememeye başlamıştı. Bu yaşanan problemler sırasında Süreyya'da ufak bir performans düşüşü de başlamıştı. Ama o yine de bir şampiyondu, ona olan güvenim hala tamdı.



Performans düşüklüğü filan neyse de, daha sonra yaşanılan doping skandalı Süreyya'nın pistlerden kopacağını veren ilk işaretti sanki. Doping testine girmeyi reddettiği, daha doğrusu doping testinden kaçtığı için ceza yedi Süreyya. Sonra itirazlar, kavgalar, yalanlamalar, yeni testler-davalar birbirini izledi. En son gelinen noktada, Süreyya ve hocası-kocası Yücel Kop, kendilerine verilen spordan ömür boyu men cezasına itiraz için Uluslararası Spor Tahkim Mahkesi(CAS) 'ne başvurmuştu. İşte ben en son orada bırakmıştım Süreyya ve kocasını.

Gerçi sonrasında pek de merak edilecek bir şey yokmuş aslında. Beklenildiği gibi CAS, itirazı reddedip cezayı onaylayarak, Süreyya Ayhan'ı ömür boyu pistlerden men etmiş. Zaten bu kadar zaman sonrasında da, men etmese ne olacaktı diye sorası geliyor insanın. Bu kadar yıl, spor dışı birçok şeyle uğraşıp da tekrar kendisini atletizme verebilir miydi ki?



En verimli zamanını garip bir şekilde harcayan başarılı bir atlet kalmıştı geriye artık. Hocasıyla evlenmesi, kendisini ona adaması filan özel hayatıdır tabi ki ama, insanın yine de isyan edesi geliyor doğrusu bu yaşananlara. Zaten Türkiye'den ayda yılda bir çıkan başarılı bir atlet, -kaldı ki o da bütün zorluklara rağmen çıkıyor- ellerimizin arasından kayıp gitti. Yaptığı bir evlilik hem onu spordan uzaklaştırdı, hem de bizleri onu izlemekten ve kazanacağı madalyalara sevinmekten alıkoydu. Halka malolmuş derler ya, işte bu özelliğinden dolayı, insanın müdahale edesi geliyor doğrusu Süreyya'nın özel hayatına. Keşke evlenmeseydin o adamla diyesi geliyor. Burada sırf kocasına değil, hayatına doğru düzgün bir yön veremediği için kendisine de kızmak bir parça hakkımız sanırım. Ayrıca kocasına bu kadar laf ederken, Süreyya'yı küçük yaşta keşfeden ismin de Yücel Kop olduğunu belirtmem gerek. Sonuçta yiğidi öldür ama hakkını yeme demişler.

Tabi ben böyle isyan ederken, aşağıdaki fotoğraf suratıma bir tokat gibi çarptı görünce. Ah be Süreyya, biz ne hayaller kurmuştuk seninle ilgili, sen ne hallere girmişsin biz seni görmeyeli.





Artık evinin kadını olmuş, kendisini kocasına ve çocuğuna adamış gibi duruyor fotoğrafta. Gayet de mutlu. Ne diyelim, zaten doğru düzgün bir sporcu çıkaramayız, çıkardığımız da kendisini böyle perişan eder. Artık yapacak bir şey yok, sana da mutluluklar umutsuz ev kadını..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder