29 Temmuz 2010 Perşembe

Ağlama Bebek, Beni de Ağlatacaksın




Gazetelerin üçüncü sayfalarında ara sıra bazı haberler çıkar. Bir cinayet işlenir, katili ilk başta bulunamaz. Aradan zaman geçer, gerekli araştırmalar sonucu katil yakalanır. Bir de bakmışsın ki, katil öldürülen kişinin yakınıdır, hatta cenazesine bile katılmıştır, timsah gözyaşı dökmüştür. Bu ortaya çıktığında herkes bi' şaşırır, gazetelere haber olur: Katil akraba çıktı başlıkları altında.

Tayyip'in 12 Eylül'de idam edilen gençleri ağlayarak andığını gördüğümde aklıma bir anda bu haberler geldi. 12 Eylül'den bizzat faydalanmış, 12 Eylül'ün yarattığı ortamlardan, açtığı yollardan, apolitik toplumdan faydalanarak bugünlere gelen bir parti genel başkanı, şimdi 12 Eylül'e sövüyor, kurtarıyoruz bu zulümden sizleri diyor, kimsenin yapamadığını yapıyoruz diyor, bizzat 12 Eylül'de işkence görenler evet oyu vermeli diyor, diyor da diyor yani..

Gelelim bu haberlerle bu gözyaşlarının ilgisine. Evet, belki Tayyip bizzat 12 Eylül'ün sorumlusu değil, belki bizzat o gençlerin idamlarında etkin bir rolde değil, belki bizzat darbeyi yapan, yani bizzat katil o değil ama, bu darbeden en çok faydalanan ideoloji onun ideolojisi, bugünkü mecliste sağladığı geniş olanaklar o zaman getirilen yasalarla sağlanmış olanaklar, bugün her söylediğini yutan toplum, 12 Eylül'den sonra getirilen apolitikleştirme hamleleriyle ortaya çıkmış bir toplum. Yani Tayyip'in iktidarı, o idam edilen gençlerin cesetleri üzerinde yükselmiş bir iktidar. Cemaati de 12 Eylül ile birlikte palazlanmaya başlamış bir cemaat.

Merak ediyorum, acaba Tayyip darbe yapıldığında, işkenceler-idamlar-sürgünler-açığa alınmalar arasında ne yapıyordu? Kendisine veya içerisinde bulunduğu ideolojiye herhangi bir zarar geldi mi? Kendisi, bütün bu yaşanan olaylara 12 Eylül 1980 sonrasında herhangi bir kişisel tepki koydu mu? Oysa aradan 30 yıl geçtikten sonra, idam edilenlerin arkasından timsah gözyaşı dökmek ne kadar kolay değil mi? O gözyaşlarını katiiller de dökebiliyor, hem de kurbanlarının cenazesinde..

Tayyip Erdoğan 12 Eylül'ün hesabını sorabilecek en son kişilerden biridir. Anayasa değişikliği paketine koydukları göstermelik bir maddeyle, güya o zamanki solcuları ve ülkücüleri vicdanen etkilemeye, referandumda evet oyu verdirtmeye çalışıyorlar. Yandaş medyada, o zamanın sağcı veya solcu kesiminden isimlerle(fakat şu anda dönmüş olanlarıyla) yapılan röpörtajlarda sürekli, "Bakın onlarda evet diyecek" propagandası yapılıyor. Güya o zamanki olayların içinde bizzat yer alanlar da evet diyecekmiş havası yaratma isteğiyle, psikolojik bir etki bırakma amacındalar. Referandumda hayır oyu verenleri ise, 12 Eylül rejimi yanlısı, darbeci, işkenceleri savunuyorsunuz tarzı sloganlarla yaftalıyorlar. Yaptıkları 20'nin üzerinde değişikliği, tek bir maddeye indirgeyerek halka yutturmaya çalışacaklar.

12 Eylül'den en çok nemalanan kesim olarak, şimdi 12 Eylül'den hesap soracağız nutuklarıyla toplumu kafalamaya çalışmak, yapılan aldatmacalar, aslında tam da kendilerinden beklenen cinsten. Kürsülerde dökülen gözyaşlarının ise, katilin cenaze töreninde döktüğü gözyaşlarından farkı yok. Bakalım bu duygu sömürüsünde, bu ayak oyunlarında başarılı olabilecekler mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder