12 Ekim 2010 Salı

12 Eylül 2010

Geçen ay bugün, enteresan bir gündü. Benim adıma çok önemli olan 3 tane yarışmanın finali, 12 Eylül 2010 tarihinde toplanmıştı. Kendi kendime istatistikler çıkarıyordum, üçünde de istediğim sonucun çıkmasını istemek biraz açgözlülük olur diye, 2-1'lik sonuca da razıydım. Özünde mütevazı bir insanımdır yani.


Saat sırasına göre gidersek, ilk yarışma Anayasa Değişikliği Referandumu idi. Benim açımdan en önemli olanı da buydu gerçi. Sonuçta diğer iki final en nihayetinde spor müsabakasıydı ancak referandum, bu ülkenin geleceği açısından çok önemli bir dönüm noktasıydı. Dolayısıyla en ağır yenilgi bu mevzide alınmış oldu. Ayrıntılarına burada değindik zaten.


İkinci final, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası finaliydi. ABD ile Türkiye basketbol milli takımları arasında oynanan karşılaşmada, ABD'ye karşı alınan yenilginin, ağır referandum yenilgisinden sonra pek de bi' önemi yoktu aslında. Geldi ve geçti. Ancak ödül töreni sırasında RTE ve Abdullah Gül'ün seyirciler tarafından ıslıklanması gecenin öne çıkan olayı oldu. Referandumda alınan yenilgiden sonra, salondakiler hıncını bu şekilde çıkarıyordu anlaşılan.


Son final ise US Open 2010 finali idi. Rafael Nadal ile Novak Djokovic arasında gecenin ilerleyen saatlerinde oynanacak olan müsabakaya artık teselli ikramiyesi gözüyle bakıyordum. En azından, bu düzenli olarak kaybetme psikolojisini biraz olsun atlatabiliriz diye heyecan içinde destekledik Novak Djokovic'i. Fakat bunda da sonuç hüsrandı. Rafael Nadal galibiyeti ile birlikte, 3. finali de kaybetmiş olduk.

Bugün düşündüm de üzerinden tam bir ay geçmiş bunların. Hani güneş tutulmaları için, ay tutulmaları için, derler ya bir daha falanca yıl sonra ancak görülebilecek olaylar diye, böyle üst düzey üç olayın da aynı güne gelmesi bir daha denk gelir mi bilmem. Hani ben 2-1'e bile razıyım diye düşünüp 3-0 yenilirken, millet Ramazan bayramı ile referandum sonucunu birleştirip çifte bayram yapmış haberimiz bile yok. Fakat heyecanlandık mı, heyecanlandık. Zevk aldık mı, her şeye rağmen yine de aldık. Tadını çıkardık mı, çıkardık.

Yazdıklarımın tenis ve basketbol finalleri ile ilgili olanları biraz şakayla karışık olsa da, referandumda çıkan sonuç nedeniyle açıkçası ilk başlarda gerçekten hevesim kaçmıştı, direncim kırılmıştı. Buraları da sahipsiz bırakmıştık geçen bir ay boyunca ama nafile, bir anlamı yok. Şöyle bir düşündüm de, bu millet Cumhuriyet tarihi boyunca ne yanlış kararlara imza atmış, kimlere oy vermiş de başa getirmiş, say say bitmez. Bu referandum da sadece bunlardan birisi oldu. Bu nedenle daha fazla geçmişte takılmanın bir alemi yok, artık önümüze bakmak, bu kara günü unutmak lazım.

"Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder